aşk yüzlü yalnızlık
Aşk Yüzlü Yalnızlık
Kendi içime verecek cevapları tükettiğimde, yüksek sesle haykırdım yalnızlığı. Oysa aşk; bilerek yalnız kalmaktır. Kalabalıklarda bile gözlerimin koluna girip; anıların eskimiş sokak aralarında kaybolmak ya da düşlerimin denizsiz sahilinde hiç bir zaman gelmeyecek bir gemiden, hiç inmeyecek bir sevgiliyi beklemenin mavi yokuşlarını anlattım yorgun kalbime. Hiç dinlemedi beni. Hâlâ olmayan bir sevgilinin hiç gelmeyecek mektuplarını okumak telaşıyla tedirgin, pencere önlerine demirlemiş kırık gözlüklü bir sükûtum.
Kâğıdın sınırsız ormanında bir geyik gibi sekerken imgeler, ucu kemirilmiş kurşun kalemlerin kanattığı bir yaradır aşk. Biraz da arzulanan, bilinçli bir kederdir işte. Ve bu keder şairin ve şiirin hayata karşı gösterdiği dirençtir. Platonik, yasaklı düşler ırmağına bırakılan misina ucundaki şair kalplere takılan her bir sözcük, çoktan düşmüştür kalbinizin kan dolu kovasına. Pullarını dökmeden okumalı bir şiiri ve şairin suskun kederine dokunulmamalı.
Şimdi bize uzak gibi duran geçmişimize ait yakın aşklar, yaşlanınca daha da yakın gelecek. Sanki insan yaşlandıkça çocukluğuna ya da başka bir dünyaya açılan gizli bir kapıyı da keşfeder. Ve o kapıdan sızacak bir ışık ya da karanlıkla kamaşan kalp, açmaya çalıştıkça o kapıyı, kapının diğer tarafında kola asılan illegal gülümseyişli bir aşkı hemen tanıyacak. Çünkü en iyi aşk hatırlatır kendini en yoğun yalnızlıklarda. Hatta sevişirken bile hiç olmayan sevgiliyle…
Kaynak: https://www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=1873
gökçeşair
13.02.2007 10:23:57